WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange, ABD’yle yaptığı anlaşma gereği ABD’ye bağlı Kuzey Mariana Adaları’ndaki Saipan Adası mahkemesine çıkarak suçunu kabul etti. Mahkeme Assange’ın derhal serbest kalmasına hükmetti.
52 yaşındaki Assange, ABD yetkilileriyle yaptığı anlaşma gereği, 26 Haziran’da yerel saatle 09.00’da ABD’ye bağlı Kuzey Mariana Adaları’ndaki Saipan Adası mahkemesine gitti.
Avustralya eski başbakanı ve şu anki ABD Büyükelçisi Kevin Rudd’un da eşlik ettiği Assange, mahkemede hakkındaki ‘ABD’nin gizli ulusal savunma belgelerini elde etmek için komplo kurmak ve ifşa etmek’ suçunu işlediğini kabul etti.
İngiltere’de hapishanede kaldığı sürenin karşılığında Assange’ın derhal serbest bırakılmasına karar veren yargıç, şunları söyledi: “Bu mahkeme salonundan özgür bir adam olarak çıkabileceksiniz.”
Karar sonrası Assange’ın avukatı Jennifer Robinson, “Julian Assange, 14 yıllık hukuki mücadelenin ardından nihayet evine özgür bir adam olarak dönebilir” açıklamasında bulundu.
Julian Assange’ın kurucusu olduğu Wikileaks, ABD askerlerinin Irak’taki sivilleri ve gazetecileri helikopter ateşiyle katlettiği görüntüleri yayınlamasıyla dünya çapında yankı uyandırmıştı. Öte yandan Wikileaks, Hillary Clinton’ın e-postlarını, Irak ve Afganistan’da işlenen suçları, bunlara ek olarak CIA’in bilgisayar korsanlığı projesi gibi çeşitli konulardaki sızıntıları da yayınlamıştı.
Gazeteci ve yazar Çağlar Tekin ile Julian Assange’ın serbest bırakılmasını, Wikileaks’in internet yayıncılığı kültüründeki yerini ve Assange’ın ıstırap dolu esaret günlerini konuştuk.
‘Gazetecilik şu anda Batı dünyasında bir suç haline getirildi’
Çağlar Tekin, Assange’ın özgürleşmesinin bedeli olarak gazeteciliğin bir suç haline getirildiği uyarısında bulundu:
“Buradaki özgürleşme herkesi mutlu etti fakat bu, gazeteciliğin özgürleştiği anlamına gelmiyor. Assange, suçlamaları kabul etmek zorunda bırakıldı ve bunun bedeli olarak özgürlüğüne kavuştu. Yaptığı aslında bir gazetecilikti. Gazetecilik şu anda Batı dünyasının yani Batı demokrasilerinin beşiğinde suç haline getirildi. Assange’ın çektiği acıların sonunda özgürleşmesi aslında gazeteciliğe dair her şeyin suç ilan edilebileceğini ortaya koydu. Batı dünyası esasında gazeteciliği suç ilan etti. Assange’ın özgürlüğüne kavuşması bizi elbette sevindirdi fakat birey olarak Assange’ın özgürlüğüne kavuşmasından öte, bir devletin alenen işlediği çok sayıda suçun deşifre edilmesi suç olarak kabul edildi. Burada Anglo-Sakson hukukunun ve Batı demokrasinin kökeni olan ABD ve İngiltere’nin, bunlara ek olarak özgürlükçü dünyanın temel ülkelerinden İsveç’in de dahil olduğu bir kumpas sürecine tanıklık ettik. Ekvador’da bir darbeye tanıklık ettik. Liberal dünyanın nasıl bir karanlığa sürüklendiğini sadece Julian Assange davası üzerinden bile görebiliyoruz. Bu işin içinde işkence, masum insanların katliamı, büyük rüşvet çarkları var. Hepsini deşifre eden, daha doğrusu deşifre etme mecrasını açan bir kişinin hayatının nasıl karartıldığını görmüş olduk.”
‘Assange üzerinden internet gazeteciliği bir suç alanı haline getirildi’
İnternetin uzun bir süre boyunca iletişim platformu olarak işlev gördüğünü fakat Wikileaks sızıntıları ile internet yayıncılığının uluslararası anlamda zirveye çıktığını belirten Çağlar Tekin’e göre, Assange’ın yargılanması ile dünya çapında gazetecilik ve yayıncılık da yargılanmış oldu:
“Wikileaks 2006’da kuruldu. Fakat şöyle bir mesele var: 2010 yılına kadar biz interneti temel bir iletişim aracı olarak kullanıyorduk. 2010 yılında Wikileaks, burada büyük bir devrimsel değişiklik yaptı. Wikileaks, uluslararası suçların internet üzerinden uluslararası arenada deşifre edilebileceğini gösterdi. Esasında sızıntılar Manning adlı bir ABD askerinden geldi. ABD’nin Afganistan ve Irak’ta işlediği suçlara ilişkin veriler ve görüntüler, Manning tarafından dark web’e sızdırdı. Bu sızdırmadan sonra Wikileaks bunları topladı ve medyanın bir kısmının işbirliği ile sistematik bir biçimde insanlığa sundu. Wikileaks’in özünde yaptığı bir yayıncılık ve gazetecilik faaliyetiydi. Sızıntı suçu varsa bu Manning’e aitti. Elbette insanlığa karşı işlenen suçlarda sızıntıyı suçlamak mümkün değildir. Fakat Manning meselesinin gazetecilik suçuyla ile ilgisi yoktu. Üstelik Manning yargılandı ve cinsiyet değiştirip kadın olduktan sonra Barack Obama tarafından affedildi. Neticede Wikileaks ile ilgili suçlu ilan edilen tek isim Julian Assange oldu. Assange üzerinden uluslararası arenada yeni bir mecra olan internet gazeteciliği, bir suç alanı haline getirildi. Biz, bir gazetecinin temel bir gazetecilik ve yayıncılık faaliyeti üzerinden suçlandığını gördük. Ekvador Büyükelçiliği’nde kaldı, sonra İngiltere’de 50 haftalık ceza adı altında alıkonulup cezaevine atıldı. Sonrasında ABD’ye iade süreci çıktı. Assange, hayatının ciddi bir kısmını cezaevinde geçirmiş oldu. Biz, internet gazeteciliğinin suç olarak nitelendirildiği bir sürece şahit olduk.”
‘Assange tam ABD’nin eline geçebilecek hale geldiğinde birden bu suçlamalar düşürüldü’
Ekvador’da eski başkan Rafael Correa döneminde Julian Assange’ın Ekvador Büyükelçiliği’nde sığınma talebinin kabul edildiğini anımsatan Çağlar Tekin’e göre, ABD yanlısı Moreno iktidarı döneminde her şey tersine döndü. Assange’ın büyükelçilikten tahliyesi haricinde eş zamanlı olarak tecavüz iftirası ile bir karalama kampanyası yürütüldüğünü de kaydeden Çağlar Tekin, bu şekilde Assange’ın ABD’ye iade süreci gerçekleşmeseydi alternatif bir yol izleneceği değerlendirmesinde bulundu:
“Ekvador meselesini de incelemek lazım. Assange, Ekvador’un İngiltere Büyükelçiliği’ne sığınmıştı. O dönem Ekvador’da Rafael Correa iktidarı vardı. Correa’nın iktidarı boyunca bu koruma devam etti. Correa’dan sonra başkanlık koltuğuna Lenín Moreno oturdu. Moreno daha liberal bir yönetim getirdi ve bununla paralel olarak ABD ile ilişkileri düzeltmeye çalıştı. Amerika ile yapılan temas sürecinde ABD’den kredi ve finansal destek alındı. Bu finansal desteğin ‘karşılığı’ olarak Assange’ın büyükelçilikten tahliye edilmesinin önü açıldı. Ardından İngiltere geldi ve Assange’ın basit birtakım suçlardan 50 hafta ceza alacağını öne sürerek Julian Assange’ı cezaevine götürdü. Ardından İsveç’te iki kadın tecavüz suçlamasında bulundu Assange’a. Bir karalama kampanyası başladı. Fakat Assange tam ABD’nin eline geçebilecek hale geldiğinde bu tecavüz suçları düşürüldü birden. Ekvador Büyükelçiliği’nden çıkarılamayacak olsa bu defa uluslararası bir karalama kampanyasının kurbanı olacaktı. O liberal-feminist ideoloji üzerinden tecavüz ile suçlanacaktı. Kimse de ‘Bu adam böyle bir şey yaptı mı gerçekten?’ diye düşünmedi. Ardından bu suçlamalar düştü ve Assange, sadece gazetecilik suçundan yargılanan biri haline geldi. Bu süreçte New York Times gibi birçok Batılı yayın organının yayınladığı sızıntılar oldu. Gazeteler ve gazeteciler muhtemelen o süreçte başlarına büyük bir bela gelmemesi için Assange’a verdiği desteği geri çekti. Bizim gibi bir grup sol ve basın özgürlüğünü savunan insan hariç Assange’ı savunan kalmadı. İnsanlık bu konuda yapayalnız kaldı.”
‘Suçu işleyenler yargılanmadı fakat bunları deşifre eden Assange cezaevine girdi’
Wikileaks döneminde ABD’nin Afganistan ve Irak işgalinde işlediği suçların, Guantanamo Hapishanesi’ndeki işkencelerin ve Hillary Clinton’ın skandal e-postalarının yayınlandığını hatırlatan Çağlar Tekin, Wikileaks’in hacker grubu olmadığını ve sızıntı verilerini derleyen bir yayın kuruluşu olduğunu hatırlattı. Tekin, diğer yandan Assange’ın 52 yaşına geldiğini, uzun bir süre zor şartlar altında yaşamak zorunda bırakıldığını ve bu süre esnasında çocuklarını göremediğini aktardı:
“Wikileaks’in yayınladığı tek sızıntılar, Amerikan askerlerinin Afganistan ve Irak’ta işlediği suçlar değildi. Guantanamo Hapishanesi’ndeki işkenceler, Hillary Clinton’ın e-postalarının deşifre edilmesi gibi birçok başlık vardı. Bunların hepsinin bir gazetecilik ve yayıncılık faaliyeti olarak okunması gerekiyor. Hillary Clinton öte yandan Beyaz Saray ile ilgili kişisel verileri şahsi e-posta adresi ve şahsi DNS Sunucusu üzerinden aktardı. Bunlar da sızıntı kültürünün parçası haline geldi. Fakat tekrar vurgulamak lazım: Wikileaks hiçbir zaman hacker faaliyetleri yürütmedi. Elde edilmiş verileri ve sızıntıları, düzenli ve sistematik olarak yayınladı. Tabii burada kimi kişilerin başının belaya girmesini engelleyecek şekilde yayın etiğine ve ilkelerine çok dikkat edildi. Şahısların isimleri ve yüzleri gizlendi. Wikileaks kimsenin hayatını riske atmadı. Kimseyi hedef göstermedi. Neyi açıkladı peki? ABD askerlerinin, helikopter üzerinden Iraklı gazetecileri ve sivilleri vurduğu görüntüleri yayınladı. Amerikan askerleri o görüntülerde ‘Hepsini vurduk’ diye seviniyordu. Assange ve Wikileaks, uluslararası savaş suçlarını deşifre etmişti yani. Burada suçu işleyenler yargılanmadı fakat bunları deşifre eden Assange cezaevine girdi. Şimdi 52 yaşına geldi. Çocuklarını ve eşini uzun süre göremedi. Çok uzun bir dönem stres içinde, cezaevinde yaşadı. Liberal dünyanın hiç de özgürlükçü olmadığını, gazeteciliğe savaş açtığını görmüş olduk.”
‘Trump’a karşı Biden’ın attığı bir adım olarak da okunabilir’
Julian Assange’ın serbest bırakılması karşılığında ABD’nin suçlamalarını kabul etme yahut başka birtakım anlaşmalar yapıldığı yönündeki iddiaları değerlendiren Çağlar Tekin, bu tür gelişmelerin ihtimal dahilinde olduğunu belirtti. Tekin’e göre bir başka ihtimal, yaklaşan ABD seçimleri öncesi popülerliği azalan Joe Biden’ın imajını düzeltme yönünde adımlar atıyor olması:
“Assange ile bir anlaşma yapılmış olması ihtimal dahilinde. Bu yargılama, Kuzey Mariana Adaları’nda yapıldı. Çünkü anakarada yapılsa oralardaki uygulamalar farklı olacaktı. Bir eyalet hakimi, federal yasalara uymayarak ‘Seni bırakmıyorum’ deme şansı vardı. Bunları es geçmek için belli ki Kuzey Mariana Adaları belirlendi. Clinton’ın e-postalarının sızması 2016 seçimlerinde Trump’a yaramıştı. ‘Trump’a Rus kıyağı’ diye sunulmuştu basın tarafından. Şimdi bu seneki seçim yaklaşırken Assange’ın serbest bırakılması üzerinden ABD’nin kendini aklama çabası var. Öte yandan Trump’a karşı Biden’ın attığı bir adım olarak da okunabilir.”
‘Assange, bu faşizan yaklaşıma veya ABD’ye karşı mücadele etmeyi seçemeyenler için çıkış kapısı haline getirildi’
Assange’a yönelik iftiralarda bulunan gazetecilerin bir toplumsal çürümeye işaret ettiğini vurgulayan Çağlar Tekin, gazeteciliğin ve yayıncılığın geleceğinin tehdit altında olduğu uyarısını yineledi:
“Julian Assange’ın arkasından konuşan ve iftirada bulunan gazetecileri ele alacak olursak, toplumsal bir çürüme görüyoruz. Bireylerin çürümesi bireylerle sınırlı kalmaz. İnsanlar liberal bir hezeyan içine sokulursa çürümeye başlar. Assange, bu faşizan yaklaşıma veya ABD’ye karşı mücadele etmeyi seçemeyenler için çıkış kapısı haline getirildi. Birtakım iftiralarla insanlar kendilerini kurtarmaya çalıştı. Bizim konuştuğumuz şey özünde Assange değil. Julian Assange üzerinden yayıncılığın ve gazeteciliğin geleceğini konuşuyoruz.”
refahiyeajans.com.tr